23 Nisan 2012 Pazartesi

bazen

çok konuşmak mı yoksa çok susmak mı bilemiyorum

bildiğim, ben arkadaşımı özledim ve bu kafamı yiyor

bir süre sonra alışacağım yokluğuna, kendimi tanıyorum
aynı müjde'de ki gibi olacak
çok seveceğim, çok özleyeceğim, ama yerimde durmaya devam edeceğim
çünkü bir daha canımın acımasına izin vermek istemeyeceğim
çünkü kendi silahımla vurulmayı bir daha göze alamayacağım

birisini her ne sıfat/rol ile olursa olsun, çok sevdiğinizde ister istemez tüm sizi öldürecek silahları da eline veriyorsunuz, sonra bekliyorsunuz ki, o silahları kullanmasın, ne varsa içinde o da döksün ama susmasın.
susmanın eli kolu kaybetmek gibi olduğunu bilsin.
karşısındakinin normal olmadığını da bilsin.

söylemişim ya daha önce sen kal, herkes gitsin
kırılsam da içimde yapıştırmaya kalkmışım işte
bir yer gelmiş, patlamışım
ama susmamışım, başkaları bu kadarını bile hiç bir zaman bilmezken, sen bilmişsin
değişmek için, çabalamışım
elimden geleni bu kadar
doyurmuyorsa, girebileceğim bir yarış yok
daha fazlası yok

peynirciye çemkirirken, çocuk beyin kanaması dediğinde kaldım ya, hani gelip elini koydun ya sırtıma
o önemli idi
gerisi, gereksiz belki
hayatta her şeyden fazla sevdiğim/her şeyden fazla fazla seven adam, babam, seçimlerde anlaşamadık diye 5 sene sustu mu?  bir kez onu yaşayınca.... sakatlık başlamış işte.  duvarları öğrenmişim bir kez, örmeyi de, arkasında yaşamayı da, sessizliği de.


tek çocuklarız biz
başkalarına göre daha huysuz, daha uyumsuz
ama sevdiğimiz de tüm seçiciliğimizle seçtiğimiz olmaz mı?
çok kıymetli olmaz mı?  sen de baba gibi mi olacaksın?

yetmez mi artık çocuk?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder